Hava Durumu

"İznik dağlarında çiçekler açmayacak!"

null

Haber Giriş Tarihi: 01.03.2018 10:42
Haber Güncellenme Tarihi: 01.03.2018 10:42
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.lodoshaber.com
"İznik dağlarında çiçekler açmayacak!"
Gazeteci Yüksel Baysal'ın bugün, "İznik dağlarında çiçekler açmayacak!" başlığıyla kaleme aldığı yazıda, İznik'te kurulması planlanan 'Rüzgâr Enerji Santrali'nin nelere yol açacağını yazdı. İznik'in dağlarında doğal yaşam sürdüren Bülent Üçok'un da düşüncelerine yer veren Baysal, burada yapılması planlanan RES projesi ile doğanın kalbine hançer vurulacağını dile getirdi. Yüksel Baysal'ın o yazısı:   Bursa’nın Kocaeli sınırında yer alan Kırıntı köyünü mesken tutan Veteriner Hekim Bülent Uçok, “Çoğu kişi İznik’i göl, tarih ve çiniden ibaret sanır. Oysa İznik’in dağları da en az diğer özellikleri kadar önemli ve dikkat çekicidir” diyor. *****   Geçen yıl mayıs ayında, Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Aykut Güngör, Köşe Yazarı arkadaşım Adnan Baştopçu ve Gazeteci Ali Sünlüklü kardeşimle birlikte, bin 800 metre yüksekliğindeki tepelere tırmanmış, doğa tutkunu, Robinson Crusoe yaşamı sürdüren Bülent Uçok’u ziyaret etmiştik. Amacımız, ‘Rüzgâr Enerji Santrali’ kurulması düşünülen bu el değmemiş coğrafyayı tanımak, Ahmet Bülent Uçok’u dinlemekti. İznik’in Kırıntı, Kutluca, Elmalı, Hacıorman, Candarlı, Osmaniye, Süleymaniye, Mecidiye köylerini kapsayan geniş alanda Türkiye’nin büyük şirketlerinden biri RES projesi çalışmalar başlatmıştı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, RES kurulmak istenen tepede, hava tahmin istasyonu olduğu için “4 kilometre çevremde hiçbir tesis olamaz” raporu vermişti ama burası Türkiye, kurallar çabuk aşınıyor, kurumlar çok çabuk aşılıyor!.. ****   Bursalıların yakından tanıdığı GÜRİŞ şirketi ÇED raporunu almış bile… Yakında burada devasa iş makineleri çalışmaya başlayacak. Ne yazık ki bu felaketin önünde engel kalmadı ve insan ayak izinin bile bulunmadığı, Karadeniz bitki örtüsünün olduğu bu doğa harikası yer betonla, demirle tanışacak. Yollar açılacak, demirler döşenecek; doğa, üç kuruşluk enerji uğruna tahrip edilecek!..   ***** Bakın, o güzel tabloyla iç içe yaşayan Bülent Uçok, yaşadığı yeri nasıl da güzel anlatıyor: “Bu bölgedeki kayın ve gürgen ağırlıklı ormanlarda, sarıçam, köknar, meşe türleri, dişbudak, akçaağaç, kestane gibi pek çok ağaç türü kapalı havzalar oluşturur. Yani, ormana yukarıdan bakıldığında toprağın hiç görülmediği, bir ağaç denizidir altınızdaki. Bu kesif ormanlarda ayıdan semendere, yediuyurdan boynuzlu engereğe, kardelenden orman gülüne, salepten kantarona, kırmızı benekli alabalıktan kara leyleğe, karacadan çit kuşuna, küçük akbabadan kurda kadar sayısız bitki ve hayvan barınır.”   ****   Bir de “Mesceren” ağacından söz ediyor Bülent Üçok: “En amatör göz bile, buradaki mükemmel kayın mescerelerinin, belki İnegöl Mezit boğazı dışında Uludağ’da bile bulunmadığını gözlemleyebilir. Türkiye’nin orman alanları içinde kayın mescerelerinin oranı çok düşüktür ve kayın ağacının havayı temizleme gücü, orman ağaçları içinde en yüksek olanıdır. İznik’in kayın ormanları, yalnız İznik ve Bursa için değil, Marmara bölgesi ve tüm Türkiye için çok değerlidir.”     ***** Ağırlıklı olarak Batum’un Acara bölgesinden gelenlerin yaşadığı bu bölgenin sosyoekonomik durumunu da şöyle anlatıyor:   “Köylerde genellikle Batum ya da Doğu Karadeniz göçmeni insanlarımız yaşar. Bunlar yüzyıldan fazla bir geçmişten yakın zamana kadar kendi özgün kültürlerini, kadim tarım ve hayvancılık tekniklerini bu izole bölgede sürdüregelmişlerdir. Orman arası tarla ve bahçelerinde hayvan gübresiyle mısır, karalahana, fasulye, patates vb. ekmişler, çayır ve meralarında büyüyen çok çeşitli otlarla sığır, koyun-keçi yetiştirmişlerdir. Bu doğal ve geleneksel üretim yöntemleri bugün de belli ölçüde sürdürülmektedir. Atalarının yaptığı usta işi ağaç evlerden çoğu ayaktadır ve bazılarının bacası hâlâ tütmektedir.”     ****   Kentlerin giderek kirlendiği böylesi bir dönemde, doğal ve sade yaşam orada devam ediyor. Ancak görünen o ki artık sadece masallarda anlatılan bu yaşama yani doğanın kalbine hançer saplanmak üzere!..   *****   Bülent Uçok, sadece eleştirmekle yetinmiyor, bölgenin değerlendirilmesiyle ilgili bazı öneriler de sunuyor:   “Bursa ve Kocaeli sınırları içinde kalan bu bölge, mükemmel bir doğal - organik tarım ve ekoturizm havzasıdır aslında. Köyler arasında, orman içinde ve tepelerdeki çok keyifli yürüyüş parkurları, aynı zamanda bisiklet ve atlı gezi için de çok uygundur. Kışın yoğun yağan ve uzun süre erimeyen kar, kuzey disiplini ve tur kayağı için oldukça elverişlidir. Nitekim son yıllarda hem kırsal turizm hem de organik tarım ve hayvancılık alanlarında bölgede bazı yatırımların başladığını görüyoruz. Yılın değişik mevsimlerinde bölgeye gelen yürüyüşçü ve kampçıların sayısı da gün geçtikçe artmaktadır. Doğal ürünlerin değerini bilenler tarafından, bu dağlarda üretilen süt, peynir, tereyağı, yumurta, fasulye, mısır unu vb. ürünlere olan talep gün geçtikçe artmaktadır. Büyük kentlerin keşmekeşinden kaçmak isteyenler ya da emekli olup köyüne dönenler, sahip oldukları veya sonradan edindikleri arazilerine yaptıkları evlerde sakin, huzurlu yaşamın ve doğal üretimin keyfini sürmektedirler. Son yıllarda bu yöndeki talep de giderek artmakta ve Samanlı Dağları, Kaz Dağları örneğinde olduğu gibi şehir kaçkını doğaseverlerin gözdesi olma yolunda hızla ilerlemektedir.”       ****   Eğer burada 53 tribünden oluşan Rüzgar Enerji Santrali Projesi gerçekleşirse olacakları da şöyle anlatıyor bölgenin gönüllü savunucusu Bülent Uçok: “Bursa, Yalova, Kocaeli, Adapazarı ve İstanbul gibi Türkiye’nin en kalabalık ve endüstriyel şehirlerinin tam ortasında böyle bir doğal cennetin bulunması, bu şehirlerin insanları için çok sevindirici, fakat bölgedeki bitki ve hayvanlar için çok tedirgin edici bir durumdur. Bu son doğal sığınak, korunup kollanması halinde üzerindeki güzelliklerle birlikte tüm insanlığa yarar sağlamayı sürdürecek ya da endüstri, madencilik, kentleşme ve bazı kesimlerin doymak bilmez ekonomik faaliyetleri sonucunda yok olup gidecektir. Kamu ya da sivil, ilgili tüm birimlerin, bu gidişatın doğanın ve dolayısıyla insanlık ile iyiliğin yararına çevrilmesi ve geliştirilmesi için çaba harcaması gerekmektedir.”     ***** Bu yazının dip notu: Enerjiyi başka yollarla, başka yerlerde üretebiliriz hatta ithal edebiliriz ama doğayı ithal etmemizin olanağı yok!..   RÜZGÂR ENERJİ SANTRALİ DOĞAYA NASIL ZARAR VERECEK? Uzun süredir tartışmaları sürdürülen İznik’in bin 600 rakımlı tepesine 53 tribünden oluşan ‘Rüzgâr Enerji Santrali’ kurulması konusunda verilen ÇED raporuna itiraz edildi. Bursa Barosu, Doğa-Der ve bölgede yaşayan Ahmet Bülent Uçok’un yaptığı itiraz, Bölge İdare Mahkemesi tarafından “yetkisizlik” kararı verilerek Danıştay’a gönderildi. Davacılar, her bir tribünün yaklaşık 2,5 dönüm arazinin tıraşlanması sonucunu doğuracağını, bundan ötürü binlerce ağacın kesileceğini öne sürüyorlar. Çevreciler; enerjinin taşınması için de 50 metre eninde 30 kilometrelik bir enerji nakil hattı kurulmasının zorunlu olduğuna, RES’in kurulmasıyla iklimin ve ekosistemin değişeceğine bunun da doğaya ve yaşayan canlılara büyük zarar vereceğine vurgu yapıyorlar. Davayı açanlar; rüzgârgüllerinin kanat uzunluğunun 60-70 metre civarında olduğunu, bundan ötürü dağlara doğru çıkan yolların genişlemek zorunda bulunduğunu, bunun da bitki örtüsüne büyük zarar vereceğine dikkat çekiyorlar.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.